24 Mart 2019 Pazar

Bir Delinin Hatıra Defteri

   Uzun zamandır izlemek istediğim bir oyundu "Bir Delinin Hatıra Defteri". Geçen ay Bostancı Gösteri Merkezinde Erdal Beşikçioğlu'ndan izleme fırsatı buldum. İnternette oyunla ilgili çok fazla olumlu yorum vardı. Yüksek beklenti ile girmiştim oyuna. Belki de beklentileri bu denli yüksek tutmamakta fayda var.


   Saat 20:30'da başlayacak oyun için 20:15'te Bostancı Gösteri Merkezi önündeydik. Fakat uzunca bir kuyrukla karşılaşmıştık. Henüz kapılar açılmamıştı. Salonun kapasitesi 2500 civarı. Varın siz düşünün kuyruğun uzunluğunu. Evet aylardan Şubat olduğu için yağmur da yağmaya başlamıştı. Görevlilere neden kapıları açmadıklarını sorduğumuzda bunu organizasyon şirketinin istediğini söylediler. Yağmurun altında uzunca bir süre bekledik. Daha önce Bostancı Gösteri Merkezi'nde tiyatro oyunu izlememiştim. Gördüğüm manzara beni hayal kırıklığına uğrattı. Tam bir karmaşa içerisindeydi herkes. Hızlıca yer bulmaya çalışıyorlardı, salonda numaralandırma da sağlıklı yapılmamıştı. Evet sonunda yerimizi bulduk, oyun başlamadan hemen önce vincin üstünde Erdal Beşikçioğlu'nun ayaklarını sarkıttığını farkettik.Meğersem önceden salona almamalarının nedeni Erdal Beşikçioğlu'nun orada öylece uzanması imiş. 21:10 itibariyle oyun başladı. 

   Öncelikle buraya kadar olan kısımlarla ilgili hissiyatım pek hoş değildi. Eğer oyunla ilgili bazı yapılması gerekenler varsa ve değiştirilemiyorsa, salon da bu duruma uygun seçilmeli. Zira soğuk bir kış günü kalabalık bir topluluk 1 saate yakın dışarda kuyruk oluşturmamalı. Salonun tuvaletinin de 2 TL olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. 

   Oyun deliliğe doğru adım adım giden bir adamın hikayesi. Gogol'un dünya edebiyatına kazandırdıklarından. Tiyatro metni ile ilgili çok yorum yapmayacağım. En nihayetinde dünya edebiyatında yer edinmiş ünlü bir eser. Bu yazımdaki amacım bir şeyi var eden faktörlerin her birinin önemli olduğunu vurgulamak. Bir tiyatro ortaya konduğunda eleştirdiği bir çok şeyin içinde bulunuyorsa, pek güzel durmuyor. Erdal Beşikçioğlu'nun performasına bir şey diyemeyeceğim. Çok güzel oynadı. Ama malesef içine giremedim oyunun. Çünkü oyunda zaman zaman eleştirilen sınıfsal farklar, içinde bulunulan sistem, kendini oyunun dışında da hissetirmişti bana. Oyun tek kişilik psikolojik bir oyun. Kocaman ve dağınık salonda bu oyuna adapte olabilmek çok zordu. Hele ki havalandırma ile ilgili sürekli sorun yaşandı. Öyle ki Erdal Beşikçioğlu oyunu iki kez kesip havalandırma ile ilgili görevlileri uyardı. Salonun önlerindeydik. Bizim taraf üşüdü, hatta bir süre sonra mont giymek zorunda kaldık. Salonun arka taraflarında ise havasızlık hakimmiş, sıcaktan bunalmışlar. Ülkenin en kalabalık şehri olan İstanbul'da böylesi bir oyun böylesi bir salonda oynamamalı.  Etkinlik takvimine baktığımda aynı oyun aynı salonda Mayıs ayında'da oynuyor. Size güzel seyirler efendim.





0 yorum:

Yorum Gönder